20 Mart 2015 Cuma

Sızısı Derin Şarkılar (1)



“Besteyi dinle sorma kim bestekârdır. 
Her şarkının kalplerde bir hatırası vardır.”
demiş şair. Fakat bu şarkı bestekârı ve güftekârı sormadan dinlenecek şarkılardan değil. Sonu güzel bitse de acısı büyük olan bir hatıranın şarkısı çünkü.
Yıl 1971. Ortalığın epey karışık olduğu günler. Deniz Gezmiş ve arkadaşları tutuklanmış, THKO (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) bunu protesto etmek ve sonlandırmak için büyük çaplı eylemlerde bulunmaya başlamış. Hareket tarafından kaçırılan İsrail başkonsolosu Efraim Elron’un ölü bulunmasının üzerinden de çok geçmemiş.
O zamanlar psikoloiik rahatsızlıkların tedavisi için başvurulan ilk adres Bakırköy, ancak hastanın durumu çok vahimse bir üst merci var o da Dr. Rahmi Duman. Rahmi Bey’in muayenehanesi evinde, durumunun iyi olduğu da herkesçe malum. Bu sebeple hareket (ertesi gün maaş dağıtacağını bildikleri) doktorun evini hedef alır. Gittiklerinde kasada umdukları parayı bulamazlar. Doktorun geç yaşında büyük bir aşk ile sevip evlendiği Cemile Hanım’dan (Güzel Cemile olarak anılır, onun da ayrı bir hikayesi var) bir oğlu vardır: Hakan. Eli boş dönmek istemeyince Hakan’ı alıp gider 5 THOK üyesi.
İki gün boyunca hiç haber gelmez. Ev halkı perişandır, ama en çok da Doktor Rahmi Bey. Hz. Yakub’a dönmüştür adeta. İşte o hal içerisinde bir dörtlük yazar:
Kimseyi böyle perişan etme Allah’ım yeterUyku tutmaz bir ümit yok, gelmiyor hiç bir haberAğlamaktan gözlerim etrafı artık görmüyorHazreti Yakub’a döndürdü beni hükm-i kader
 
rahmi duman, hakan duman, kaçırılma, kimseyi böyle perişan etme Allah'ım yeter

Rahmi Duman’ın, oğlu Hakan’ın kaçırılmasından sonra ve oğluyla kavuştuğunda çekilen fotoğraflar.
Üçüncü gün nihayet doktorun yakın arkadaşlarından biri vasıtasıyla 250.000 lira fidye istenir. Talimatlara uyulur ve Hakan serbest bırakılır. Uzatmayalım, yıllar sonra doktorun meslektaşı, yakın dostu ve aynı zamanda Türk sanat müziğinin büyük bestekarlarından biri olan Alâeddin Yavaşça bu dörtlüğü besteler ve böylece hafızalara nakşeder.
Hikayeyi geçen pazar Mehmet Güntekin’den dinledim. Ayrıntıları merak ederseniz internette bulmanız mümkün, olay epey detaylı bir şekilde aktarılmış. Esasen Mehmet Bey bize sık sık böyle güzel anekdotlar aktarıyor, unutup gitmek istemiyorum. Bu yüzden en azından bir küçük arşiv oluşsun diyerek bloga yazma kararı aldım. Zaman zaman yine böyle paylaşmayı düşünüyorum inşallah.
* Bu arada meraklısı için, eser hicaz makâmıdır.

0 yorum:

Yorum Gönder