25 Ağustos 2017 Cuma

Kaybedilenler Kulübü

Bir şeyi yitirdiğimi biliyorum, ne olduğunu bilmiyorum. Kaybettiklerimizin ekserisi böyle zaten. Aradan geçen zaman mühim olmaksızın, bir anda, bir şekilde böyle Amerikan komedisi çekiyormuşuz gibi ünlemli bir sesle idrak ediyoruz kaybımızı. Önemsememekten, unutmaktan, hafife almaktan değil bu geç kalış. Yalnızca vakti gelmediğinden. Binbir dünyayla dolu, reklam panolarıyla yorgun, anlık hislerle argın, bitmeyen telaşların içinde bitkin, ön ve arka, sağ ve sol belleklerimizin hatırlayacak zaman bulamamasından bir de. Belki ertelemeyi de hayat felsefesi haline getirmişizdir farketmeden ama konumuz bu değil.


Bir şeyi yitirdiğimi biliyorum, ama ne olduğunu bilmiyorum. Düştüğüm yollara yabancılaşmaktan korkuyorum, olmasın diye çırpınıyorum, yol ayaklarımın altında bir asfalt, bir kum, bir taşlık, bir patika… Habire değişiyor. Yol aynı yol halbuki, ama yorgun zihnim rotayı kaybettiği korkusuyla dinç kalmaya çalışıyor. Bir adımla değil ertelememekle başlıyor her şey. Geç kalmış adımları yalnızca pişmanlık taşıyor.

Bir şeyi yitirdiğimi biliyorum, ne olduğunu bilmiyorum. Yitiğimin ardına düşüyorum, İlhan Hoca'yı anıyorum, hikmetin peşine düşecek haddim yok, ama yitik benim yitiğim çok şükür, belki hikmete de taşır beni arayan adımlarım bir gün, inanmak istiyorum. Bir şeyi yitirdiğimi biliyorum, ne olduğunu bilmiyorum.

https://www.youtube.com/watch?v=sbPLdEihNMo

0 yorum:

Yorum Gönder