23 Kasım 2015 Pazartesi

'Pursuit of Happiness' mı, Mutsuz Olmak mı?



Bu yazıyı yazmak üzere bilgisayarın başına oturduğumda aklımdan şairin"Kim istemez mutlu olmayı. Ama mutsuzluğa da var mısın?" dizeleri geçiyordu. "Mutsuzluğa da var olmak" biraz fedakarlık kokan bir ifadeymiş gibi duruyor şairin satırlarında, peki gerçekten öyle mi? Bahsedeceğim kitap buna benzer pek çok sorunun cevabını arayan bir çalışma, yazarının kelimeleriyle ifade edersek: bir yüreklendirme. 


wilhelm schmid mutsuz olmak bir yüreklendirme
'Mutluluk Araştırmacısı' Wilhelm Schmid'in Mutsuz Olmak kitabından bahsediyorum. Kitabı Twitter'da görmüş, bir kenara kaydetmiştim. İstanbul'dan ayrılmama az bir zaman kala kitap siparişi verdiğimde sepete eklemiş, yola çıkarken de "gurbette Türkçe kitabı özlerim" deyip diğer kitaplarla birlikte son dakikada çantama atmıştım. İncecik, göz korkutmayan bir kitap (göz korkutan kitap olur mu sorusu devreye giriyor burada, bu ifade olmadı ama neyse, dursun bakalım) olduğundan çabucak okurum diye düşünmüştüm ama öyle olmadı. Bir türlü elime alamadım, elime aldığımda bir iş çıktı veya araya bir sürü başka kitap girdi. Yaklaşık bir haftadır da ortalıkta bulunduruyor, çantamda gezdiriyordum ama kapağını açma fırsatı bulamamıştım. Bugün gribim zirveye oynayıp beni yatmaya mecbur bırakınca bitmek bilmeyen işlerime mecburi bir ara verdim, vermişken de artık yeter deyip kitabı elime aldım.



İşin aslı, bu hafta mutlu/mutsuz olmakla ilgili öyle çok şeye denk geldim ki "okunmak için bu haftayı bekliyormuş" dedim kitap için. Geçen hafta arkadaşımın göndermiş olduğu video linkini sınavlarım olduğu için izleyememiş, bu hafta başında tarayıcıda açık duran sekmeleri kapatırken (bakmam gereken sayfaları açıyorum, sonra onlara dönecek vakit buluncaya dek açık kalıyorlar, tarayıcımın bile omuzları dolu bu sıra :/ ) görünce daha fazla ertelemek istemedim ve açtım. Farklı bir zeminde ele almış olsa da kitapla paralel bir meseleyi ele alıyordu, oldukça da güzel bir zamanda denk gelmiş, bazı sorularıma cevap vermişti. İstifade edince birkaç arkadaşıma gönderdim, üzerine yine bu meseleye dair konuşuldu. Modern çağın çocukları olarak daima kolay mutluluğun peşinde koşuyor, onu bazı şeylerin gerçekleşmesine bağlıyor, bu arada aslında her şeyi zahmetsizce elde etme arzumuza esir oluyor ve sonra mutsuzluktan şikayet ediyorduk. Anlayacağınız mevzu hem hassas hem de derindi. Bu kadar şey üst üste geldikten sonra kitabı da bitirince bir şeyler yazma ihtiyacı hissettim, maksat sevdiğimizi paylaşmak, bilgiyi sakınmamak olsun.

Kitaba gelecek olursak; "Unglücklich sein. Eine Ermutigung" adıyla Wilhelm Schmid'in kaleminden çıkan kitap, Türkçe'ye Tanıl Bora tarafından "Mutsuz Olmak, Bir Yüreklendirme" adıyla çevrilmiş. İletişim Yayınları'ndan çıkan kitaba Turgut Demir çizgileriyle katkıda bulunmuş, hoş da olmuş. (Çeviri konusunda daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum, kötü bir çeviri demek belki acımasızlık olur ama çok iyi de bulmadım maalesef.) Yazar konuyu on bölümde, gereksiz uzatmalara yer vermeksizin (ki bu benim için önemli) ele almış. Bence bazı bölümlerde daha açık olabilir, biraz daha geniş tutabilirmiş ama yine de ele alış biçimini ve taksimatı beğendim. Bölümler birbiriyle kopmaz bir bağlantı içinde olmadığı gibi tamamen bağımsız da değil. Böylece kitabı elinize alıp aradan rastgele bir bölüm okuduğunuzda " bu da neymiş, neyden bahsediyor" dedirtmiyor ama okuyucuda öncesi ve sonrası için merak hasıl olmasını sağlıyor. 

Her gün 'mutsuzluğun çaresini bulduğunu' söyleyen, mutluluk vadeden ve bunu başarıyla doğrudan ilişkilendiren onlarca insanla, kitapla, filmle, reklamla karşı karşıya kaldığımız, her şeyi mutlu olmak için yaptığımız, bunu prestijimizin bir parçası olarak görmeye zorlandığımız bir zamanda yaşayan insanlarız. Bu yüzden; eğer çevreniz tarafından biraz melankolik, 'hüzünsever', mutlu olmayı beceremeyen biri olarak tanımlanıyorsanız (ve bitmek tükenmek bilmeyen başarı isteğiniz pek aşikar değilse), kitabı okumaya başladığınızda, önce "Ne kadar da güzel söylemişsiniz sayın Schmid, ben de anlatıyorum ama anlamak istemiyorlar bir türlü." kabilinden cümleler geçiyor içinizden, sonra yazarla ahbaplığı ilerletip, "sevgili Wilhelm beni bir sen anladın, konuş lütfen" noktasına geliyorsunuz. (hatta içinizde bir miktar mahalle çocuğu ruhu varsa "aynen öyle abicim, kim dayatıyor bize bunları" kıvamına da gelinebilir gibi :) ) Mutsuzluğun bir hastalık gibi görülmeye başlandığı, azıcık yağmur yağsa da hava kararsa ellerin antidepresanlara uzandığı bir çağda mutluluk kadar hüzünlenmeyi de seven insanların yazara hak vermemesi zor çünkü. (Burada Kemal Sayar'ı ve Biraz Yağmur Kimseyi İncitmez kitabını korsan tavsiye olarak araya sıkıştırmalı.) Üstelik okurken mutlu olmak için ne kadar zahmet çektiğinizi ve onca zahmetten sonra kısacık bir an içinde hepsini yitirebildiğinizi fark ettikçe, mutsuzluğun acı verici bile olsa daha tatmin edici olduğunu da düşünmek mümkün. (Her ne kadar bu batı-doğu karşılaştırmasını her konuda araya sıkıştırmaktan hoşlanmasam da, doğunun mutluluk arayışı konusunda batıdan daha iyi bir noktada durduğuna inanıyorum. Kader inancı kişinin başına gelene karşı gösterdiği tavırda önemli bir rol oynayarak uçurumun kıyısına gitmekten alıkoyuyor. Aynı şekilde daha sorgulayıcı olan batı medeniyetine karşı daha kabullenici olmasıyla, mutsuz olmayı da mutlu olmak kadar benimseyip, onunla yaşayabiliyor ve mutluluğu - Müslüman özelinde ele alırsak dünya saadeti- bir hayat amacı olarak değil, tıpkı diğer haller gibi geçici bir hal olarak görmeyi başarabiliyor. Esasen bu cümleleri şimdiki zamanda kuruyor olmak ne kadar mantıklı bilemiyorum, çünkü büyüdükçe küçülen dünyada, teslimiyetiyle maruf olan doğunun insanı, mutluluk arayışını batıdan bile çabuk benimsemiş ve mutsuzluğu daha çok ötelemiş görünüyor. Yazar da kitapta birkaç yerde buna kısaca değinmiş, hatta Amerikalıların "pursuit of happiness" -mutluluk arayışı-nı bir arayıştan hak olmaya doğru götürüşleri üzerinden ele almış. ) Bu kadar çene çaldıktan sonra kitaba dair bir heves oluşturabildiysem, birkaç alıntıyla o hevesi okuma isteğine dönüştürmeyi deneyelim, gerisi size kalmış.

wilhelm schmid mutsuz olmak bir yüreklendirme


"Mutluluk diktatörlüğü tehdidi, mutsuz olmaya pek alan bırakmıyor. Mutluluğun insan hayatı üzerindeki mutlak egemenliğinden şüphe duyan herkes suratına ters bir rüzgar yiyor."

"Dış koşulların baskısı arttıkça, insanlar içsel mutluluklarını sorgularlar: Mutlu muyum ben? Gelecekte nasıl mutlu olabilirim? Fakat mutluluğun gölgedeki yanlarına baktıkça kendini dayatan acil sorular da vardır: Ne kadar çok insan, sırf mutlu olmaları gerektiğine inandıkları için mutsuz oluyordur acaba?"

"Keyfi yerinde olmak mecburi olursa, her aksaklık büyük bir arızaya dönüşür. En göze görünmez düzensizlik negatif görünür o zaman; negatiflik bir pozitif düşünenin pozitif düşünebileceğinden daha çabuk kopup geliverdiğinden, yel değirmenlerinin kanatlarına karşı bir savaş başlar."


"Kemale ermenin mutluluğu nefes alıp veren bir mutluluktur, çünkü mutluluğun da nefes alıp verebilmesi gerekir. Hiçbir insan hep sadece nefes alamaz, yeniden nefes alabilmek için nefes vermelidir. Böylece insan pozitifle negatif kutupları arasında gidip gelebilir: Hayatın daraldığı sorunlu bir zamanda, iyi gelen bir şey olduğunda yeni nefes alır, hayatın bir zirve anında, başka zamanların da geleceğine hazırlıklı olursunuz."








0 yorum:

Yorum Gönder