3 Temmuz 2015 Cuma

Kısa Bosna Tarihi

Geçtiğimiz ayın 15'inde çocukluğumdan beri kurduğum bir düşü gerçekleştirdim ve Bosna'ya doğru yola çıktım. Dolu dolu geçen üç günün sonunda döndüğümde bir parçamı ardımda bırakmış, sırtıma katliam ve sonsuz mavi ve yeşili yüklenmiştim. "Bir yazı yazmalı, uçup gitmemeli bunca şey." niyetini bir de. Nasibi bu akşammış. Bosna gezimi yazıya dökmek üzere bilgisayarın başına geçişimin üzerinden bir süre geçmişti ki, daha yola çıkamadan yazının yekununun epey tuttuğunu fark ettim. O sebeple Bosna'nın tarihini özetlemeye çalıştığım kısmı önden yayınlamaya karar verdim. Bu seyrüseferi nasıl okuyacağınız böylece sizin ihtiyarınıza kalıyor sevgili okuyucu. Fakat söylemem gerekir ki tarihinden bağımsız bir Bosna yazısı oldukça eksik kalıyor.
mostar, bosna, bosna hersek, mostar bridge
Mostar Köprüsü
Kısa Bosna Tarihi-
Bosna-Hersek'in tarihi milattan önceye uzanıyor. Bazı arkeolojistler Bosna Piramitleri'ne dayanarak tarihin en eski medeniyetinin burada kurulduğunu ileri sürseler de (Mısır Piramitleri'nden 700 yıl önce) genel tarih M.Ö. 1. yy'da Roma işgalinden başlayarak anlatılıyor. Avrupa'nın en güçlü su kaynaklarına sahip olan Bosna-Hersek gerek Romalılar gerekse diğer milletler tarafından ele geçirilmek istenen bir bölge olmuş tarih boyunca. Romalılar'dan sonra birçok devletin işgaline uğrayan ve egemenliği altında yaşayan Bosna Krallığı bağımsızlık mücadelesini pek çok defa vermiş ve 1463'te Osmanlı tarafından fethedilmeden önce 260 yıl bağımsız devlet olarak varolmuş. Bosna-Hersek ismi Bosna ve Bosna Krallığı'na bağlı bir bölge olan Hersek Dükalığı'ndan geliyor. (Hersek aslında Almanca herzog(dük) kelimesinden geliyor, Wikipedia'ya göre bu dükalığı yöneten Stefan Vukçiç Kosariç'in ilk karısı aristokrat bir Alman ailesinden olduğu için Stefan Vukçiç Kosariç ülkeye Dük ülkesi anlamına gelen Hercegovina adını vermiştir. Bu kelime Osmanlıca'ya Hersek diye geçmiştir.) Bosna Krallığı Müslümanlığı kabul etmeden önce bir Hrstiyan mezhebi olan Bogomil Mezhebi'ne mensupmuş ve tevhid inancına sahip olmalarından dolayı, Katolik veya Ortodoks olmaya defalarca zorlanmış hatta bu sebeple haçlı seferine dahi maruz kalmış. Osmanlı Devleti'nin manevi öncüleri olan Alperenler topraklarına geldiklerinde Bogomiller İslam'ın kendi inançlarına çok benzediğini farkederek Müslüman olma kararı almışlar ve Avrupa'nın içindeki farklılıklarını korumaya bu şekilde devam etmişler. 1463'te Osmanlı Devleti tarafından fethedilmiş ve 1878 Berlin Antlaşması'yla Avusturya-Macaristan hakimiyetine geçene dek Osmanlı'ya bağlı bir eyalet olarak varlığını sürdürmüş ve nihayetinde Saraybosna'nın sayısız güzel köprüsünden biri olan Latin Köprüsü'nde 1. Dünya Savaşının başlamasına tanıklık etmiş. 1921'de kurulan Yugoslavya Krallığı Bosna-Hersek'i de içine almış. Böylece Boşnaklar yani Müslümanlar için karanlık günler başlamış. Ülkede iktidarı ele geçirmeye çalışan Hırvatlar ve Sırplar'ın dünyada yaşanan kutuplaşmanın birebir aynısını bölgeye taşımaları 2. Dünya Savaşı'nın tam anlamıyla bölgede yaşanmasına sebep olmuş. Ülkedeki anarşi savaşın sona erişi ve Mareşal Tito'nun Yeni Yugoslavya'yı kuruluşuyla dinmiş. Rusya'ya karşı batılı devletlerin desteğini alan ülke eski sınırlarına dönmüş ve yeniden inşa edilmiş. Bu dönemde Boşnaklık etnik bir statüye indirgenmiş. 1984 yılında Uluslararası Kış Olimpiyatlarına ev sahipliği yapan Bosna Avrupa'nın göz bebeği olmuş. Tito'nun ölümü sonrasında, Yugoslavya'nın dağılması esnasında, Bosna-Hersek bir referandum sonucunda bağımsızlığını ilan etmiş.. Aliya'nın üyesi olduğu Genç Müslümanlar Organizasyonu bu dönemde Aliya'nın 2075 gün süren hapis hayatının sonunda parti kurma kararı almış ve bağımsızlık sonrası Aliya'nın önderliğinde meclise girmiş. Bosna Hersek'i topraklarına katmak isteyen Sırbistan ve Hırvatistan'ın ve Bosna meclisinde adeta birer uzantı gibi görev yapan Sırp ve Hırvat partilerin planları sonucu zaten ülkede had safhada olan gerginlik 1 Mart 1992 tarihinde savaşa dönüşmüş. Ancak savaşın başladığını ayan beyan ortaya çıkaran ve dünyanın dikkatini çekmesine sebep olan olay Sırpların 27 Mayıs 1992 tarihinde kilisenin dağıttığı ekmek için sırada bekleyen sivil halkı bombalayarak 27 kişiyi katletmesi olmuş. Pazar yeri katliamı olarak anılan bu katliam diğerlerinin habercisiymiş. Zira halkın hiçbir şeyden haberdar olmadığı savaş öncesi günlerde Sırp kuvvetler  Saraybosna'nın etrafını çeviren dağlara ağır silahlarla yerleşmişler ve 1425 gün boyunca Saraybosna'yı ve bütün bir Bosna'yı cehenneme çevirmişler. Her biri bir katliamı simgeleyen Sarajevo Gülleri, barışı yıkmak için vurulan Mostar, Srebrenica ve diğerleri... İsimsiz binlerce kemik, toplu mezarlar, yeşil ve mavinin ayrılmaz parçası haline gelen bembeyaz şehitlikler. Batı'nın seyirci kaldığı ve Boşnaklar'ın yok edilmeye çalışıldığı savaş Boşnakların lehine döndüğünde Aliya İzzetbegovic Dayton'a çağrılarak halkına yapılan katliamın intikamını alamadan anlaşmaya zorlanmış ve böylece 14 Aralık 1995'te Dayton Antlaşması ile savaş sona erdirilmiş. Geride binlerce şehit,gazi, tecavüze uğramış kadın ve yetimle yakılmış, yıkılmış ve yeşili siyaha mavisi kana boyanmış bir ülke kalmış. Sonrası zaten malum, Bilge Kral'ın vefatına dek yaralarını sarmaya çalışan ülke, onun vefatıyla dağılmış, Müslüman Boşnaklar bin parçaya bölünmüştü. Türkiye ve diğer Müslüman ülkelerin yardımıyla yeniden mamur olmaya çalışan ülkede işsizlik korkunç, siyaset karışık, halk bölünmüş ve ekonomi zayıf. (Bunları sadece durumu izah etmek için söylüyorum kesinlikle ülkeyi aşağılamak/kötülemek için değil) Tüm bunlara rağmen Bosna hala dimdik, güzel ve büyülü. Ama kanlı kısmının bitmiş olması savaşın tamamen bittiği anlamına gelmiyor maalesef. Müslümanlar özellikle Hırvat ve Sırpların ağırlıkta olduğu bölgelerde psikolojik baskı altında yaşıyor, asimile olmaya karşı direnmeye çalışıyorlar.
Oldukça eksik bir özet olduğunun farkındayım, ancak o kısımları yeri geldikçe gezinin içinde tamamlamaya çalışacağım, bunu bir ön bilgilendirme olarak kabul buyurunuz.

Bu olmadı, kafamı karıştırdın diyenlere Mahmut Fazıl Coşkun'un Aliya belgeselini şiddetle öneriyorum.

0 yorum:

Yorum Gönder